Her orduda emir komuta zinciri vardır. Meslela;sıradan bir nefer bir yüzbaşı ile muhattap olur, her maruzatını ona iletir,onu terbiye eder, disiplini öğretir,padişahin koyduğu kanunları ona okumasını ve uygulamasını öğretir,o askere talim yaptırır.Padişah faraza her kusurdan münezzeh olsun.Padişah yinede o sıradan neferi yüzbaşıya sorar ona göre ödüllendirir veya cezalandırır. Lakin, tasarruf yüzbaşının değil büyük komutan padişahındır. O dilerse af eder dilerse ödüllendirir. Dilerse onunla kuracağı özel bir telefonla görüşür. Dilerse onu bizzat kontrol eder. Yüz başı ise o komutan için o neferden farksızdır.O nefer kusurlu olabildiği gibi yüzbaşıda kusurludur. Kusursuz olan ve tek yetkili o padişahtır.
Şimdi biri çıksa dese o padişah ile o nefer arasına biri girmeden onunla görüşemez, yüzbaşının yaptırdığı talimi neferin iyi anlayıp uyguladığına o yüzbaşı karar verir;yüzbaşıyı komutan, komutanı bir nefer haline getirmektir. Tabiki aracı vardır, ama komutanın o neferi ödüllendirmesi veya cezalandırması veya talimini iyi yapıp yapmadığına karar için bir aracıya ihtiyaç yoktur.Yüzbaşı sadece onun talim ve terbiyesi ile ilgilenmiştir.Yüzbaşı derki, bu adamı iyi talim yaparken gördüm,ödüllendirilmesini isterdim.Diyemezki, ben bu adamın her talimini yaptığına şahidim onu ödüllendiriyorum.
Kinaye tarzındaki bu hikayeyi açıklamak gerekirse:
Kainatta cereyan eden her hadisede görevli bir melek vardır. O melekler mesela yağmuru Allah'ın tayin ettiği bir ilimle yağmasına sebeb olur. Yağdıran değildir. Hem mesela,ayet diyor "biz yedi gökü yarattık",demiyor ki,"biz yedi gökü yaratanız". Dese hata olurdu. Birden çok ilah karışmış olurdu. İşte öyle Allah demez ki, "biz kullara şefaat edeniz,af edeniz, yada tevbelerini kabul edeniz". Çünkü, tek şefaat eden,affeden,tevbeleri kabul eden Allahtır. Şefaati,affı veya tevbenin kabulünü kul adına yüzbaşının talep etmesi, aracı olması o kişiyi şefaat eden,affeden,tevvab, yapmaz. Yapıyor, demek şirke kapı açmaktır.
Dinimiz akletmeyi ve akletmenin yanında aklımıza güvenmemeyi buyurmuştur. Zaten herkes her meselede her şeyi anlayamaz. Tabiki bir alim mürşide ihtiyaç vardır. Bu mürşid ona imanı ilmel yakinden aynelyakıne oradan hakkalyakin denilen tahkiki imana ulaşmaya vesile olur. Lakin, geçiş yeridir kaynak değil. Sebebtir, sebebleri yaratan değil.Müsebbib'ül Esbab Allah'tır.
Allah'ın kainatta cari olan Adetullah'ı vardır. Bu Adetullah'ın biride; Kur'an'ı çok iyi anlamış birine uyarak onun Kur'an'dan öğrettikleri ile amel edip tahkiki imana ulaşmaktır. Burda ilimde derin olan o mürşid o kulun af edilmesi için dua makamında bir tasarrufa sahip olması ifartkar bazı kişlerin elinde "Allah ile kul arasına girilir" denmesi ile son bulur. Tefritkarda o ifratı nazara alıp o alimin Allah tarafında verilimiş şefaata vesilesi red edilir. Ehl-i tarikin fenafişeyh olması şeyhin Allah ile kul arasına girmesi değil, müridin sabır gücünü sağa sola dağıtmayıp istikametini muhafaza içindir. İstikameti koruyan Allah,görülmesine vesile olan, talim ettiren mürşiddir.
Allah her türlü kusurdan münezzehtir. İnsana şah damarından daha yakındır. İnsan ise cahildir. Nefs taşımaktadır ve "ene" denilen mevhumu kabul etmiş tek mahluktur. Ene ise kulun kendisi ile Allah arasına çizdiği bir çizgidir. Sadece ve sadece Allah ile Kul arasında cereyan eder. Rasulullah dahi buna müdahale edemez. Edebilse idi "ümmeti ümmeti" diye yalvarmaz, aracı olur ve tüm kulların kurtulmasına sebeb olurdu. Evet mürşid kendi şakirtine ilim öğretir ve dua makamında yardımcı olur. ;Yoksa o şahsın af edilmesi için bir tasarufu yoktur. Sadece duası makbul olduğundan Allah'ın sevilen bir kulu olduğundan ve Allah'ın sevdiği bir kulun sevdiği bir kul olmasından dolayı hesabını yine kendi Adl isminin çerçevesinde kolaylaştırır. Af için geçiş yeri olur af kaynağı olamaz. Affa sebeb olabilir, ama aff edemez. Çünkü, Afüvv şartsız ve aracısız dilediğini Adl isimini icra ederek af eden Allah demektir. Bir aracı ile Afüvv isiminin yürütülmesi ise kusurdur.Kadir ismine dahi münafidir. Adl isimini ilzam eder.Evet o aracı Afüvv ismini icra etmez, o mürüdinin talimi iyi yapıp yapmadığına karar veremez, ancak şehadet eder.Tevvab ismi dahi kulunun enesinin nefsine üflediği vesveseleri bertaraf etmesi için yardımcı olarak gönderdiği mürşidin şehadetini nazara alır, o dilediğinin tevbesini kabul eder. Mürşid bir tasarrufa sahib değildir.Çünkü, kusurludur. Kusurlu bir mahluk Tevvab ismini Afüvv ismini ,Gaffur ismini icra edemez.Sebebtir, sebeb olan ise Allahtır.
vesselam
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder