14 Mayıs 2009 Perşembe

Mazinin Çocukları

İnsanı idare eden fiil ya akıldır ya hislerdir. Ya gördükleri ile hareket eder yada fikri ile . Ya hakkı ister ya kuvveti. Bazen hikmetini anlamak ister bazen hükmetmek ister.
İşte, Risale-i Nur, insanların düştüğü bu ince hatayı düzeltip, insanların fikri ile aklı ile ve hikmet ile ve kalbi ile hareket etmesini sağlar. Aslında sadık talebe deyişi bu nüktenin anlaşılmasında daha iyi ortaya çıkar:
Mazinin çocuklarında tarafgirlik rağbet görürdü. Bunun sonucu hüküm sürmüş olan duygu;kin ve düşmanlık ve üstün olma arzusu idi. Kuvvet ve heva hüküm sürerdi. Hatta başka meslek ve meşrebe ve tarikata husumet,düşmanlık kendi mesleğine taraf olmaktan önde idi. Hata başka bir şahsa düşmanlık ,kendi meslekdaşına,meşrebdaşına sevgi ile bir -belki önde- olurdu. Hem de hakikati keşfe çalışanlara mani olan,taraf tutma ve taassub ve enaniyet idi.
Mazinin çocuklar kendinden gayrısına muhallif olduklarından,taraftarlık hissi ile karşı gelinerek ihtilal çıkarıldığından,hakikat ise kaçıp gizlenirdi.
Peki bu zamanda ne değişti? Her bir zamanın bir hükmü var,bu zamanın çocukları delil istiyor.İddia edilen şeyi tanıtmak veya sadece göstermek ile aldanmıyor. Hem inkar edilen, red edilen ve hatta kabul edilmeyen meselelerde “olmamış, yanlış, beğenmedim” kibirini red ediyor. Ama yukarıda bahsedilen kin ve düşmanlık artarak devam ediyor. Artık öyle hale geldi ki, insanlar kendi heves ve hevaları için sadece kendi delilleri ve fikirleri kabul edilmesi için husumeti ve düşmanlığı netice verecek fiile giriyor. Aklı gelişmişken hislerine mağlup oluyor. Gördükleri ile amel edip hikmeti öğrenmişken geri atıyor. İşte bu sadakatsizliğin başlangıcıdır.
Mesela, bir ayetten veya bir Risaleden, bir yazıdan akıl ile zannettiği aslında tamamen tarafgirlik hissiyatı ağır basan bazı istihraçlar ,teviller yapıyor; mutlak doğru görerek başka fikirlerin eleştirisine açıyor veya başka fikri çürütmek peşinde koşuyor. Yok aslında başka fikirlerin kendine ait o fikir şartsız kabul etmesi için gösteriyor. Kabul görmeyince hükmetmek istiyor, güç yetiremeyince küsüp gidiyor Gücü varsa zulme hak adını veriyor. Sadakatsizliğini ilan ediyor. Çünkü, samimi hizmet enaniyetten sıyrılmış ve hakikati arıyan zatların şennidir. Yoksa mazinin çocuklarının şeyhini mutlak doğru kabul etmesine bedel kendi hissiyatını fikir zannederek akıldan uzak tarafgirlik, şöhretperestlik ile veyahut kendini kabul ettirmek gibi kendine şeyh yaptığı enaniyetinin delili olan vartalara düşmek hizmetten uzaklaşmak ve ihlası kaybetmek ve ihaneti netice verecek yanlışa götürecektir.

Evet Risale-i Nur talebeleri halim ve selimdir. Şefkatlidir. Akleder , gördüklerinden çıkardığı manaya güvenmeyip hikmetini bekler. Kendi tarafgir hissiyatlarından doğan fikrinin savaşını vermez, hakikat peşinde koşar. Herkezin aynı yeteneğe ve ilgiye sahip olmasını beklemez. Sözü dinlenmediği zaman , o sözü dinletecek Allah’tır, diyerek o kişiye de küsmez. O kişiyi ihanetle suçlayıp, zannlar ile hareket etmez.Hizmete zarar verecek gereksiz tavırlara da girmez. Hakikat kimden gelirse gelsin öper başına koyar. Memnun olur. Kıskançlık ve imrenme onda galip değildir. Takdir ve tebrik ile teşvik eder. Bir hakaret veya eleştiride hemen yıkılmaz. Zira , hizmetteki samimiyetsizliğin delilidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder